22 Haziran 2006

Imperium of Man: The Imperial Guard (İmparatorluk Muhafızları)

Hammer of the Emperor

Adeptus Astartes, yıllar boyunca İnsan İmparatorluğu'nun ilk ve tek düzenli ordusu olarak çarpıştı. Ancak zaman içinde İmparatorluk sınırlarının inanılmaz biçimde genişlemesinin getirdiği asker açığı, yeni ve sayıca daha fazla bir ordu kurulmasını gerektirdi. İnsanlığın elindeki binlerce gezegeni korumak için kurulan bu ordu, 41. Milenyumun efsanevi "İmparatorluk Muhafızları"ndan başkası değildi...

Kurulduğu ilk zamanlarda sadece PDF (Plenatary Defence Forces - Gezegen Savunma Kuvvetleri) olarak hizmet veren Imperial Guard orduları, her sene katıldıkları yüzlerce savaş ve yetiştirdikleri milyonlarca asker sayesinde inanılmaz bir güce ulaşmışlardır. Imperial Guard'ın toplam asker mevcudu milyarlarla ölçülür (İmparator bile bu sayıyı tam olarak bilmemektedir).

Gezegenin en kalabalık "düzenli gücü" olan bu ordunun askerleri, İmparatorluk'un sahip olduğu dünyalardan yetişen normal insanlardandır. Genetik olarak değiştirilmezler. Zırhları da oldukça güçsüzdür. Ancak bu açıklarını ünlü "Zırhlı Bölükleri" ile kapatırlar. Gerçekten de Imperial Guard, ırklar arasında en ağır zırhlı desteğine sahip olandır.


IG içinde özel bir emir-komuta zinciri kullanılır. Bu sayede devasa orduların yönetiminde karışıklığa yer verilmez. Birçok komutanın da zaten buna tahammülü yoktur.

Bu ordu ayrıca başarısızlığa ve korkuya karşı tahammülsüzlüğü ile de tanınır. Özellikle en sert disipline sahip olan Vostroyan, Cadian gibi birliklerde idamlara sıkça rastlanır. Commisar adı verilen özel subaylar, "gerekli durumlarda" herhangi bir eri veya subayı anında idam etme yetkisine sahiptir.

Genel olarak düşünüldüğünde iyi bir komutanın ellerinde müthiş işler başarabilen bu savaş makinesi; masaüstünde oynamak için de idealdir. Tabii fiyatının üstesinden gelebilirseniz...


Lord Solar - Commander Macharius


Kimileri onun için bir canavar veya deli dese de Lord-Commander Solar Macharius İmparatorluk Muhafızları'nın (şüphesiz ki) en ünlü komutanıdır. Macharius'un fetihleri ancak kendi askerlerinin savaşmayı reddetmesi ile son bulabilmiştir.

Macharius sadece yedi yıllık bir savaşla bine yakın gezegeni İmparatorluk sınırlarına dahil etmeyi başarmıştır. Sagmentum Pacificus'un sınırlarına kadar gitmeyi başaran Macharius, burada "Halo Zone" denilen ve dümencilerin yolunu bulmasına yardım eden "Rail of Hope"un ulaşamadığı bir bölgeye girmek isteyince kendi adamları tarafından reddedilmiştir.

Macharius'un ölümünün ardından ele geçirdiği gezegenler bir iç savaşla generalleri arasında paylaşılmıştır. Great Crusade'nin efsanevi günlerinden beri görülmemiş bir ilerleme sağlayan Macharius Seferi İmparatorluğun en büyük zaferlerinden biridir.

Macharius'un Sancağı İmparatorluk Sarayı'nın "Sonsuzluk Kapısı"ndaki yerini en çok hakedenlerdendir...

20 Haziran 2006

Imperium of Man: İmparator'un Doğumu - İnsanlığın Dini İnançları Hakkında Genel Bilgiler

Beyaz Cüce'nin taş çizimlerine göre imparator denen adam böyle oluştu:
Başta insanlar Warp'lardan korktular sonra birlikte yaşadılar. Onlarla iletişime geçebilen ve pek çok amaç için kullanılabilenler için kesin hediye edilmişler vardı. Bunlar kabilelerin iyileştiricileri ve ruhsal liderleriydi. Onlara ölümden sonra Warp'lardan geçerek yeni bir insan olarak doğmak gibi hediyeler verildi. Ama insanların daha çok bilgi kazandığı gizli tutkularının büyüyüp onları felaketlerine götürdüğü bir zaman geldi. Ruhsal önderler hediyelerinin kullanıldıktan sonra oluşan farklılıkları ve reenkarnasyonun daha zor hale geldiğini farkettiler ve büyük bir meclis topladılar. Hiçbirinin bunu durdurmayacağına ama hep birlikte belki başarabileceklerine karar verildi.
Bu konseyde hepsi yaşamlarını tek bir adam olarak dönmek umuduyla verdiler. Nerdeyse bir yıl sonra bir çocuk doğdu...

İmparator'un asıl adı bilinmemektedir ama çizimlerde yaklaşık olarak M.Ö 8000 yılında merkezi Anadolu'da doğduğu gösterilir. O isole edilmiş bir alanda büyüdü ve söylentilere göre kendi yaşlanmasını durdurabiliyordu; pek çok psişik yeteneğe sahipti.
Çok zaman sonra İmparator daha akıllı olduğu ve odaklanabildiği zaman insanoğlu'nun davranışlarının kendi sonunu getireceğini biliyordu; bunu düzeltmeye çalıştı. Her zaman arka planda kaldı, insanoğlunun en önemli değişikliklerini gerçekleştirdi ve evrimi boyunca onu yönlendirdi.

İmparatorluk kayıtlarında İmparator'un adına ilk defa Terra'yı fethettiği zaman (29. milenyumda) rastlanır. İmparator'un genetik mühendisliğiyle güçlendirilmiş askerleri O'na dünya insanlarını tek çatı altında toplama ve gözünü yıldızlara çevirme imkanını sundu. Adeptus Mechanicus'un da yardımıyla İmparator ilk Space Marine alaylarını yarattı ve onları galaksinin en uzak köşesine taşıması içinde yıldızlar arası gemileri. İmparator ayrıca Space Marine'lerin gen kodlarını aldığı Primarch'ları yarattı ama bilinmeyen bir olay yüzünden Primarch'ları galaksinin dört bir yanına dağıldı. Bunun çocuklarının kendini geliştirmesini isteyen İmparator tarafından mı yapıldığı, İmparator'un işini bozmak isteyen Chaos tarafından mı, yoksa Primarch'ların kendisi tarfından mı yapıldığı bilinmiyor.

Horus İhaneti

Kara Sfer (Dark Crusade) Horus'un ihanetiyle son buldu. Horus'un liderliğinde 9 Space Marine chapter'ı ve sayısız İmparatorluk askeri gücü galaktik bir sivil savaş başlattı.
Horus'un orduları dünyayı kuşattığında bile İmparator Horus'un geri kazanılabileceğine inandı, hatta onunla teke tek dövüşürken bile inanacını korudu. Ama İmparator Horus'un Chaos Tanrıları'ndan kazandığı gücü küçümsemişti. Bir zamanlar en yakın oğlu olan adamı incitmek istememesi İmparator'un dövüşte büyük yaralar almasına neden oldu. Horus İmparator'un harap olmuş bedeninin üstünden ona bakarken odadan içeri Terminator zırhı içinde bir Space Marine girer ve Horus sadece bir bakışıyla onu alevler içinde bırakır. Terminator'un ölümü İmparator'un Horus'un Chaos'un derinliklerine ne kadar gömüldüğüne ikna eder ve çok güçlü bir psişik saldırı gönderir. Bir saniyeden az bir sürede İmparator oğlu Horus'un aklından son Chaos temizlenirken insanlığının geri döndüğünü hisseder; ruhu tamamen yok olmadan önce...

Imperial Fist'lerin Primarch'ı Rogal Dorn, İmparator'un vücudunu alır ve Terra'ya götürür; şu anda Altın Taht'ta dinlendiği yere.

Varoluş Günü (Present Day)

İmparator'un harap olmuş bedeni Rogal Dorn tarafından; İmparator'un ruhunu korumak için yapılmış telekinojik alet Altın Taht'ın yapımını üstlenen kişi tarafından bulundu. İmparator Altın Taht'ta "Geri Dönüş"e kadar kalacaktı, ne tam olarak ölü ne tam olarak yaşıyor olarak.
Altın Taht İmparatorluk Sarayı'nda Himalaya Dağları'nın içinde yer alan bir hayat destek ünitesiydi. Altın Taht aynı zamanda Adeptus Costedes olarakta bilinen Costedian Muhafızları tarafından korunan Senctum İmperialis'de yer alıyordu. İmparator'un fiziksel formu içinde saklandı ve hayatsal fonksiyonları makineler tarafından devam ettirildi.
Altın Taht ayrıca ayrıca Astronomikan denen ve sinyalleri ışık hızından daha hızlı hale getiren bir Warp alıcısına bağlı idi. Sinyalin kendisi İmparator tarafından yapılıyordu ve aynı zamanda adına Umut Çizgisi veya altın yol denirdi, ama bu gücün çoğunluğu chorus denilen 10.000 insan psişiği tarafından sağlanıyordu. Ama psişiklerin yaşam güçleri aylar içinde tükeniyordu, bu da yenilerinin sıklıkla, bilinmeyen Inquisition Kara Gemileri tarafından getirilmesine neden oluyordu.



İmparator, ya da bilinen adıyla İnsanlığın Ölümsüz İmparator-Tanrısı, Horus Heresy'nin ardından İmparatorluk'taki çoğu insan tarafından bir tapınma abidesi haline geldi. İnanç ve tapınma İmparatorluk tarafından bulundu ve yönetildi. Buna uymayanlar neredeyse ölüme varan cezalara çarptırıldılar.

İmparatorluk halkı İmparator'larının kendilerini izlediğini ve koruduğunu düşünürler; İmmetorium'un korkunçluklarından ve iblislerinden koruduğunu. Bu konuda ki en büyük istisna Space Marine'lerdir, onlar imparator'un kökenini daha iyi bilirler, onu harka bir savaşçı ve üstün bir komutan olarak görürler, halkın yaptığı gibi bir Tanrı olarak değil, ama yinede ona tapınan bölüklerde (chapter) mevcuttur. Söylentilere göre İmparator fazla uzun süre ölü kalmıştır ve sadece milyarları kandırmak için kurulmuş bir makine topluluğudur. Bunu düşünmek Engizisyon'a (İnqusition) göre ihanettir(heresy). Bilindiğine göre astrofat'lar İmparator'un ruhuna istekli ve özel bir şekilde bağlanmalı ve gereken gücü sağlamalıdırlar, bu yüzden de astrofat'ların ve dolayısıyla İmparator'un hala var olup olmadığı merak konusudur.
Başlangıçta Engizisyon Yasası sadece İmparator'un yaralarını iyileştirmek için kullanılan basit bir makineden bahseder ama Engizisyon'un yeni elementleri ve yeni oluşturulan Terra Yüksek Lordlar'ı onu Taht'ta kilitli tutmayı tercih ettiler, çünkü İmparator'un Horus İhaneti'nden hemen sonra dönüşü İmparatorluk'u dayanamayacağı başka bir sivil savaşa sürükleyebilirdi. Ayrıca İmparator'un fizik ve mantıksal gücündeki her değişimin İmparator'un vücudunun tuzakta kaldığını ve psişik kuvvetin ve ruhunun onu terkettiği anlamına geldiğini düşündüler ve korktular. Sonunda İmparator'un Anadolu'daki gerçek kimliğini bilenler arasında İmparator'un yeniden doğması için tamamen ölmesi gerektiği inancı oluştu....


Çeviren: TAN

Irklara Genel Bir Bakış


Chaos Space Marines



Horus Heresy, İnsan İmparatorluğu'nun dayanma gücünü sonuna kadar zorlamıştı. Chaos tarafından ele geçirilen Warmaster Horus ve beraberindeki Space Marine Lejyonlarının Terra'da hezimete uğradığı günden beri eski gücünü kaybeden Chaos Space Marines, Eye of Terror'e kaçarak varlıklarını devam ettirmeye çalışmaktadırlar.

Chaos Space Marines, Horus Heresy sırnasında imparatora ihanet eden Space Marine'lere denir. SM teknolojisi ve Chaos'un gücüne sahip bu birlikler; karanlık tanrılarının "pis işlerini" yaptırmak için kullandıkları en güçlü gruplardan biri haline gelmiştir.


Bu lejyonların birçoğu ana gezegenlerini kaybetmiş olduğundan, aktivitelerini Eye of Terror ve Maelstorm gibi birçok ırkın uzak durduğu bölgelerde sürdürmektedirler.

Bazen Chaos'un orduları Eye of Terror'den normal uzaya geçerek "Black Crusade" denen seferleri başlatırlar. Bu devasa savaşlar her seferinde milyarlarca canlının hayatını kaybetmesi ile sonuçlanmaktadır. İnsan İmparatorluğu, Chaos etkisini dizginleyebilmek için Eye of Terror çevresine milyarlarca Imperial Guard ve binlerce Space Marine konuşlandırmıştır.

---
Chaos Space Marine Chapter'ları



Black Legion (Lunar Wolves): Tüm Chaos lejyonları arasında en değişik olanıdır. Hemen hemen tüm Space Marine ünitelerine sahiptirler. Khorne veya Tzeentch'in komutası altında çarpışabilirler. Primarch'ı Horus'tur. Black Legion, adını değiştiren tek CSM birliğidir. Adını önce Sons of Horus olarak değiştirmiştir. Horus Heresy sona erdikten sonra da şimdiki adlarını almışlardır.

Birliğin şu anki komutanı Abaddon the Despoiler'dir. Abaddon, ayrıca Chaos içindeki en saygın askerlerden biridir.

Death Guard: Primarch'ları Mortarion'dur. Mutasyon geçirmiş "Plague Marine"leri ile ünlüdürler. Space Marine'lere ait birçok özelliği Chaos'un güçleri ile birleştirmişlerdir. Görünüş olarak insana en az benzeyen birliktir.

Thousand Sons: Primarch'ları Magnus'tur. Chaos'a geçmeden önce SM Chapter'ları arasında farklılıkları ile göze batmışlardır. Magnus'un telepatik güçleri ile Chaos'u algılayabilmesi, onun ve askerlerinin Chaos güçlerine olan merakını körüklemiştir. Chaos'un kontrol edilebilirliğine inanan Magnus, bilgiye olan açlığının da etkisiyle bu konuda kendini geliştirmeye çalışmıştır. Bunu farkeden İmparator da onu engellemeye çalışmıştır. Horus'un Chaos etkisine girdiğini İmparator'dan önce anlamıştır. Onu uyarmaya çalışınca da gezegeni yokedilmiş ve bunun sonucunda öfkelenen Magnus, karanlığa olan ilk adımını atmıştır...

Emperor's Children: Slaanesh'in adına savaşırlar. Yakın dövüşte uzmanlıkları ve Daemon'ları ile tanınmışlardır.

World Eaters: Great Crusade döneminin en kanlı Chapter'larından biridir. Adları sürekli vahşetle birlikte anılmıştır. Chaos tarafına geçtikten sonra da ünlerini devam ettirmişlerdir. İnsanlık dışı ölüm makineleridirler.

World Bearers: Çoğunluğun kanısına göre Chaos etkisine ilk girmiş olan Chapter, World Bearers'tir. Horus Heresy öncesinde bile insanlığa karşı bir tür gizli savaş vermiş olan bu chapter'in gerçek yüzü savaş patladıktan sonra ortaya çıkmıştır. Zamanında büyük ikna yetenekleri ile anılan bu lejyon, Chaos'un yetenekli savaşçıları haline gelmiştir. Tüm CSM Chapter'ları arasında Daemon'ları en çok World Bearers kullanmaktadır.

Night Lords: Night Haunter'in liderliği altındaki bu grup, Horus Heresy esnasında Eastern Fringes bölgelerine yaptıkları ani ve açımasız saldırıları ile ünlenmiştir. Son derece mobilize birliklere sahip olan bu Chapter, aynı zamanda saldırmadan önce düşmanlarını korkutmak için gönderdikleri mesajlarla da ünlüdür.

Iron Warriors: Kuşatma savaşlarında uzmandırlar. Basilisk ve Vindicator tanklarını kullanabilirler. Çoğunlukla yakın dövüşe girmez ve kitle imha silahlarına başvururlar.

Alpha Legion: Galaksinin dört bir yanına kurdukları casusluk olayları ile her türlü ihaneti ve terör yayan saldırıyı desteklerler. Düşmanını yenmek için hileye başvurduğu sıkça görülmüş bir Chapter'dır.


Necrons


Necrontry'ler, binlerce yıl önce yaşayan "The Old Ones / Eskiler"in zamanından beri galakside bulunmaktadırlar. Eskiler, galaksiye tam bir hakimiyet kurduğu zamanlarda ortaya çıkan bu halk, Eskiler'in gücüne sahip olmayı ve onların yerine geçmeyi istemiştir. Ancak Eskiler, onların bu isteklerini anlamış ve Necrontry ırkını galaksiden sürmüşlerdir.

Binlerce yıl sürgün halde yaşayan bu halk, zaman içinde yaptığı araştırmalardan biri sırasında C'tan Yıldız Tanrıları ile karşılaştı. C'tan'lar, onlara ölümsüzlüğün ve mutlak gücün sırrını verdi: Kendini hemen onarabilen yarı-yokedilemez makineler...

Bunun sonucunda C'tan'lara inanan Necrontry halkı bilinçlerini bu makinelere aktardı ve onlar için hazırlanan korkunç tuzağa düştü. İradelerini kaybeden Necrontry'ler, C'tan'ın ölüm makineleri haline geldi. Bu andan sonra "Necrons" olarak anılmaya başlandılar.

Eskiler ile savaştılar. Eskiler, onları durdurmak için Eldar ırkını oluşturdu ve Necron'lar ile savaştı. Sonunda Eskiler yokoldu ancak savaş devam etti. Galaksideki yaşamı sömüren Necron'lar; binlerce yıl sonra uyanmak üzere gezegenlerinin derinliklerindeki dev mezarlara yattılar.

Necron ırkı, 41. Binyılda yeraltı mezarlarından tekrar çıkmaya başlamıştır. Galakside yokedilecek yeni yaşamlar belirmiştir çünkü...
Tyranids

Tyranid ırkı ile ilk kez imparatorluğun karakol gezegenlerinden biri olan Try'de karşılaşılmıştır.
"Eastern Fringe" bölgesindeki onlarca gezegenle bağlantı kesilince gönderilen İmparatorluk Güçleri, bu bölgedeki yaşamın tamamen kuruduğunu görerek dehşete kapılmışlardır. Bu garip yaratıklar, kendi galaksilerindeki yaşamı yokettikten sonra şu an gözlerini bizim galaksimize çevirmiş durumdadırlar. "Hive Mind" denen bir gücün etkisi altındaki Tyranid'ler, korkusuzca savaşırlar ve neredeyse yenilmezdirler.

Galaksiye Olan Etkileri

Galaksiye ani bir giriş yapan bu ırkın tek amacı, yaşamı yok etmektir. Bir gezegeni mağlup ettikten sonra oraya bir tür organik zehir salgılarlar ve gezegenin tüm ekosistemini yokederek orayı yaşanmaz hale getirirler. Hepsi komutanlarının "Hive Mind" gücü ile adeta hipnotize edilmiş olduğu için neredeyse korkusuzdurlar. Evrendeki tüm ırklara düşmandırlar.

Öldürdükleri canlının DNA'sını çalarak onun özelliklerini kazanabilirler. Çok hızlı mutasyon geçirebildikleri için her türlü ortama uyum sağlayabilirler. Düşmanlarının zayıf noktalarını bulduktan sonra hemen ona uygun savaşçılar üretebilirler. Gezegenler üzerinde sürekli yerleşim kurduklarına dair bilgi yoktur, Hive Fleet denen filolarda seyahat ederler. Evrendeki Hive Fleet dehşeti 745.M41'den beri sürmektedir. Tyranid filolarının bir kısmı çok ağır bedeller ödenerek yokedilebilmiştir, ancak tehdit sürmektedir.

Tyranid teknolojisi tamamen organiktir. Tanklar yerine dev yaratıklar kullanırlar. Uzay gemileri bile canlı bileşimlerden oluşmuştur. Yakın dövüşte oldukça yeteneklidirler. Mesafeli çatışmalarda ise biyolojik silahlar kullanarak büyük kıyımlar gerçekleştirebilirler.

Bu yaratıkları yenmek için onları korkusuz kılan "Hive Mind"i, dolasıyısla komutan yaratıkları öldürmek gerekir ki, bu yaratıklar evrendeki en kusursuz savaşçılar arasındadır.

İmparatorluk şu an için en çok Hive Fleet Leviathan ile savaşmaktır. Çünkü bu filo, önüne geleni yokederek Terra'ya doğru ilerlemektedir...

"Bu yaratıklar hakkında daha çok şey öğrendikçe, hareketlerinin sebeplerini anladıkça , onlardan daha da nefret ettim. Nefret ettim çünkü ne olduklarını anladım ve bir gün ne olacaklarını... Nefret ettim ama onlar da bizden nefret ettiği için değil.. İnsanı insan kılan en önemli özellik olan 'nefret edebilmek' ten dahi yoksun oldukları için."

Inquisitor Angmar



Orks

Orklar, galaksinin en kalabalık ve en savaşçı ırkıdır. İnsanoğlu yıldızlara ulaştığında ilk olarak Orklarla karşılaşmıştır. İlk kez Orklarla savaşmıştır ve hala da savaşmaktadır!

~~YEŞİL TEHDİD~~

Kim bu orklar?

Orklar galaksinin her köşesine yayılıyor. Basit ancak kuvvetli teknolojileri, sağlam yapıları ve korkunç derecede vahşi davranışları ile karşılarına çıkan her şey için büyük bir tehdit unsuru oluşturuyorlar.

Orklar 41.Milenyumun kanlı galaksisinde en hızlı yayılan ve savaşı en çok seven ırktır.Hayatlarının tek amaçları vardır: Savaş. Kendileri dahi olmak üzere karşılarına çıkan herşeyle savaşırlar. Orkların birleşip galaksinin sonunu getirmesini engelleyen tek şey geçinememeleridir. Çok çabuk organize olup düşmanlarını hızlı bir şekilde ezerler.

Orkların durdurulamaz vahşi ve durdurulamaz yapısı onların şehirlere, cephaneliklere, ormanlara, gezegenlere hatta yıldız sistemlerine aşırı zarar vermelerine neden olur. Yetenekli Ork Mekboyzlar tarafından yapılan Kontrol edilemesi çok güç ancak kuvvetli silahları ve garip cihazları Orkların yapılarına göre şaşılacak derecede gelişmiştir.

Kasyığını basit bir Ork ‘‘çocuğu’’ çıplak elle bir insanı ortadan ikiye ayırabilir. Savaş yaraları ile kaplı yeşil derileri onları kuvvetli ve acıya dayanıklı kılar. Savaşta en basit bir objeyi bile son derece ölümcül hale getirebilirler. Orklar galaksinin en zeki yaratıkları değildir ancak azda olsa sergiledikleri becerilerle kendinden emin olmayan bir komutanı yerinden edebilirler.

Çeviri: Fenrir
Katılım: bliz_

Galaksinin her yerinde gezegenleri bulunan Orklar, ileri teknolojiden uzak bir yaşam sürerler. Bu nedenle tank, top ve hatta uzay gemileri bile türlü kalıntıların garip bir birleşiminden oluşmuştur. Ork işçiliği de normalden farklıdır. Şöyle özetleyelim: Orkların silahları çok sık bozulur. Ork mühendisleri de bozulan silahı "gurcalar". Bunun sonucunda silah ya tamir olur yada büyük bir gürültüyle patlar! (Bazen daha iyi çalıştığı da olur, açıkçası bunu nasıl yaptığını Ork'un kendisi de hatırlamaz!)


Ork'lar, ırk olarak siyasi bir bütünlüğe sahip değillerdir. Gökyüzünde aynı anda kurulan ve çöken onlarca Ork devleti vardır.

Savaşmak, Ork'ların en önemli özelliğidir. Orklar savaşa o kadar düşkündür ki; eğer önlerinde düşman yoksa yeni düşmanlar yaratırlar: Yani birbirlerine saldırırlar! Bu nedenle birçok Ork klanı birbiriyle de savaş halindedir. (Ork'ların barışık olduğu başka bir ırk da yok zaten) Aslında bu iyi bir şeydir: Çünkü toplu halde yaşayan trilyonlarca Ork C'tan için bile büyük bir tehlikedir!

En Ünlü Ork Grupları

The Goff Clan: En savaşçı ork gruplarından. Yakın dövüşteki yetenekleri ve iri "üyeleri" ile ünlüdürler.

The Bad Moon Clan: İlginç bir klandır. Ork dünyasının tüccarlarıdırlar. Sürekli alır, satar ve galaksiyi kazıklamaya çalışırlar!

The Evil Sun Clan: Birçok motorize birliğe sahiptirler. Hızlı savaşırlar.

The Death Skull Clan: Sert savaşçılardır. Üstün ordulara sahiplerdir!

The Snakebites Clan: Sürekli yer değiştirirler. Bir gezegene gelir, ortalığı dağıtır ve giderler! Konakladıkları pek görülmez.

The Blood Axe Clan: Diğer orklardan farklıdırlar. Çift baltalı bayrakları ile tanınırlar. Nispeten gelişmiş bir gruptur.

Ork Kults of Speed: Neredeyse tamamen motorize savaşırlar. Bir yeri yağmalamaya uygundurlar!

Feral Orks: Galaksinin her yerinde, teknolojiden tamamen uzak veya çok az teknik bilgiye sahip, geri kalmış ancak güçlü orklar yaşar. Bunlara "Feral Orks" denmiştir.


Söylenti

Orklar ile ilgili bilinen bir şeyde onların doğal bir ırk olduğu değil yapay bir ürün olduklarıdır. Aslında orklar uzun yıllar önce yaşamış ve birbiriyle savaşmış iki ırktan birinin bir "kimyasal silahıdır". Orkların sporla ve hızla çoğalması, doğuştan savaşmayı bilmesi ve Mekboyz (mekanik çocuklar) dedikleri bir grubun gene doğuştan tank, top hatta uzay gemisi yapmayı bilmesi bunun kanıtıdır. Sonuç olarak tahminen orklar kontrolden çıktı ve kendilerini yaratan toplumu ve diğerini yok edip galaksiye yayıldı.




Dark Eldar

Dark Eldar'ların hikayesi, Eldar ırkının çöküşünden sonra başlar. Hayatta kalmayı başaran birçok Eldar grubu Chaos'un yolunu terkettiyse de; bir grup Eldar güçlerini kötü amaçlarla kullanmaya devam etti ve bir süre sonra Chaos Tanrıları'nın kölesi haline geldi.
Chaos'un (özellikle son ayinde ortaya çıkan Slaanesh adlı tanrının) etkisi altındaki Eldar'lar durmak bilmeyen yıkım makinelerine dönüştüler. Karanlık Tanrılarına kurban bulmak için onlarca gezegeni katledip milyonlarca insanı işkence ederek öldürdüler. Zamanla galaksinin korsanları olarak ün saldılar...

Dark Eldar'ın Özellikleri

Dark Eldar, galaksideki en büyük gezici-vurucu güç olmasına rağmen; ağır çatışma ortamlarında çabuk geri püstürtülebildiği için genellikle ağır savunulan (örneğin Cadian)
gezegenlerde başarılı olamazlar. Dark Eldar bir gezegene saldırdıktan sonra olabildiğince büyük bir katliam yapar; esirler toplar ve geri çekilir.
Yakaladıkları esirleri Chaos'a kurban etmeden önce korkunç işkenceler yaparlar. Bu nedenle olar hakkında şöyle bir söz söylenmiştir: Dua edin ki sizi canlı bırakmasınlar!



Eldar


Eldar, galaksideki en yaşlı ırklardan biridir. Daha insanoğlu değil uzaya çıkmak, iki ayağı üzerinde zorlukla yürüyebilecek durumdayken onlar galaksinin en büyük imparatorluğunu kurmayı başarmış bir uygarlıktır.

Zamanla zihinsel ve teknolojik olarak inanılmaz derecede gelişen bu toplum; sahip olduğu güçleri doğru kullanamamanın kurbanı olmuş ve "The Fall" denen büyük bir çöküş yaşamıştır.

Eldar Tarihi

Eldar ırkı, galaksinin bilinen ilk kayıtlarından beri hep varolmuştu. Belki de zamanın başlangıcından beri vardılar.

Binlerce gezegene hükmeden Eldar'lar, zamanla kazandıkları zihinsel güçlerin oluşturduğu zararların farkına vardı. Güçlerini "zihinsel" zevkler vs. için kullandıkları zaman Warp'ta ciddi dalgalanmalara (Warp konusunu ileride anlatacağım) yol açıyordu. Ancak sahip oldukları güce yenilen Eldar halkı, "ayin"lerine devam etti.

Yaptıkları, galaksiyi de zarara uğratıyordu. Artık ayinler herkes için tehlikeli bir hal almıştı ve durdurulmalıydı. Ancak sorun şuydu ki; binlerce yıl önce uzayda Eldar'ı durdurabilecek hiçbir canlı yoktu...

Sonunda kaçınılmaz son geldi: Gene bir ayin sırasında Warp'ta öyle korkunç bir dalgalanma oldu ki, sonunda Warp-Normal Uzay sınırı dahi bozuldu ve korkunç bir negatif enerji ortaya çıktı. Bu büyük patlama, Eldar ırkının büyük çoğunluğunun acılar içinde ölmesine yol açtı. Eldar'ların galaktik üstünlüğü artık sona ermişti.

Kalan Eldar'lar, güçlerini bedensel zevkler için kullanmamaya yemin ettiler ve "Craftworld" adını verdikleri devasa Gemi-Dünya'larda yaşamaya başladılar. Bir kısım Eldar da, karanlık tanrılara esir düştü ve güçlerini zihinsel zevkler için kullanmaya devam ederek Kaos'un köleleri haline geldi...

Craftworld'lar


Biel-Tan

Eldar ırkının onurunu savunan bir kolonidir. Savaşçılara önem verirler. Aspect Warriors gibi gelişmiş ünitelere sahiptirler. Chaos'a karşı savaştıkları da görülmüştür. Eldar ruhunu yaşattıkları için en saf kalmış craftworld'lardandır.

Saim-Hann

Saim-Hann, diğer Eldar Craftworld'ları tarafından dışlanmış bir kolonidir. Diğer koloniler, Saim-Hann'ın artık Eldar'lıktan uzaklaşmış ve barbarlığa dönüşecek kadar saldırgan bir grup olduğunu düşünür çünkü. Tabi bunun sonucu olarak Saim-Hann Craftworld'una yaklaşabilecek pek az güç vardır...

Alaitoc

Alaitoc, Eldar kolonileri içinde Eldar'lık yoluna en bağlı olanıdır. Gemi, galakisinin "Eastern Edge" denen bir bölgesinde bulunur. Bu nedenle diğer uygarlıklardan biraz uzaktırlar. Gizlice tüm uygarlıkları izledikleri tahmin edilmektedir. Yani bir tür "gözlemci"dirler. Inquisitor Czevak, Alaitoc dünyasını görmeyi başaran (galiba) tek insandır ve gördüklerini yazıya da aktarmıştır. GW sitesinde bulabilirsiniz...

Iyanden

Iyanden, bir zamanlar en büyük ve en güçlü koloniydi. Ta ki Tryanid'lerle karşılaşana kadar.
Bu craftworld, "Defence of Iyanden" savaşında tarihin gördüğü en büyük kahramanlıklardan birini göstermiştir. Tryanid'ler tarafından saldırıya uğrayan Iyanden Halkı, dünyalarını savunmak için ölümüne bir çaba göstermiş ve sonunda Tryanid'leri geri püstürtmüştür. Savaşın korkunçluğunu burada yazmak mümkün değil, ancak şun söylenebilir; savaş sonunda ölen Eldar sayısı binlerle ölçülemiyordu...

Belki bu savaşı kazandık, ancak atalarımız ruhlarını kaybetti...

Prens Yriel


Ulthwé

Ulthwé, askeri bakımdan en gelişmiş kolonidir. Gemileri Eye of Terror'e yani Chaos'a oldukça yakın olduğu için sıkça savaş gören bir topluma sahiptir. Sürekli teyakkuz halinde oldukları için halkın büyük kısmı silahlanmıştır. Savunmaları için sadece Aspect Warriors yeterli olmadığından; Black Guardians of Ulthwé olarak bilinen yüce savaşçılara sahiplerdir...

19 Haziran 2006

TAU İmparatarluğu: Toplum ve Kastlar

Tau Toplumu


Tau toplumu Utilitilarızm'e benzeyen "Daha İyi" (Greater Good) fikri etrafında toplanmıştır. Tau kastları her ne kadar görev ve işleyişte farklılaşmışsa da tüm Tau'ların iyiliği için çalışırlar: Toprak Kast'ı üretim ve destek; Su Kast'ı iletişim ve dağıtım; Hava Kast'ı Tau İmparatorluğu içindeki dünyaları birbirine bağlar ve Ateş Kast'ı koruma sağlar. Tau'lar genel görünüşte dürüst ve idealisttirler ve herkesi Daha İyi için birleştirmeyi amaçlarlar.

Daha İyi diğer ırkları da kapsar, Tau'ların iletişime geçtiği diğer ırklar Tau toplumuna davet edilip, kendilerini Daha İyi'nin amacında ve Etehreal'lerin rehberliğine bırakırlar. Kendilerini Tau'lara bağlayan ırklar genel koruma, ticaret ve Tau teknolojisine erişim imkanı bulurlar. Kabul etmeyenler Ateş Kast'ının askeri gücü ile karşılaşırlar ve sonradan Tau İmparatorluğu'na katılabilirler.

Tau'lar kendilerininkinin en iyi yol olduğuna inanırlar ve birbirine benzeyen yıldızları birleştirmeye çalışırlar.

Tau Kastları:


Ateş (Shas): Ateş Kast'ı Tau'ların askeri gücüdür. Görevleri diğer kastları korumaktır. İnsanlardan daha kısa ama en az onlar kadar güçlüdürler. Diğer kastlara oranla çok daha gelişmiş kaslara sahiptirler; Tau anadünyasındaki avcı karakterlerinden gelen. Ateş Kastı Tau'ları bir çeşit onur koduyla motive edilirler ve kaba kuvvete karşı gelişmiş silahlarını kullanmayı tercih ederler.

Toprak (Tio): Toprak Kast'ı çiftçilerden, toplayıcılardan, teknisyenlerden oluşur; makine inşasından, yiyecek temininden ve Tau'ların yaşaması için gerekli malzemelerin temininden sorumludurlar. Toprak Kast'ı ayrıca sanatçıları, bilimadamlarını ve mühendisleri içerir. Bu kastın üyeleri daha çökük bir dış görünüşe sahiptirler.

Su (Por): Su kastını tüccarlar, diplomatlar ve danışmanlar oluşturur. Görevleri kastlar arasındaki etkin iletişimi korumak ve yabancı ırkları Tau İmparatorluğuna katılmaya ikna etmektir. Bu kastın Tau'ları daha uzun boylu, daha incedirler ve daha yumuşak davranışlıdırlar. Uğraştıkları diğer ırklara kendi kültüler alışkanlıklarını yayarlar ve bu iletişim açısından önemlidir.

Hava (Kor): Hava kastı Tau'ları geleneksel olarak mesajcılık yaparlardı ama artık pilot ve yıldız gemisi mürettabatı olarak Tau Donanmasını (kor'vattra) oluştururlar. Bu kast Tau'ları neredeyse dünyasız yaşarlar, daha gelişmiş bacaklara ama gücü düşüren bir iskelet ve kas yapısına sahiptirler. Tau kastlarının birleşmesiyle kanatlara sahip oldukları söylenir.

Ethereal (Aun): Aun "Sonsuz gerçek" olarakta çevrilebilir ve kabileler arası savaşı bitirip Daha İyi anlaşmasını yayan kasttır. Tau'ların yöneticisidirler, rahiplikte görev dağılımı ve asillik dağılımını belirlerler. Yapısal olarak Ateş ve Hava kastının özelliklerini taşırlar ama kafalarının önündeki ucu elmas şekilli bir kemikle işaretlenmişdirler. Ethereal'lara sorgulanmaksızın uyulur, İmparatorluk bunun psişik bir güç veya akıl temelli bir özellik olduğundan şüphelenir...


Çeviri: TAN


Fizikleri

Her Tau insanımsı şekildedir; iki kol, iki toynak, dört el (3 parmak ve 1 baş parmak) , tek bir kafa, derileri koyu mavidir (bu dünyadan dünyaya farklılık gösterir). Yüzleri geniş, gözleri yuvarlaktır ve tam yüzlerinin ön tarafında bir insanın burnunun olması gereken yerde l şekilli bir yarık vardır. Görüşlerinin insanlardan üstün olduğu bilinmektedir, çünkü onlar ultraviyole ve kızılötesi dalga boylarınıda algılayabilirler. Bu avantajlarına rağmen koku (yanlış çevirmiş olabilirim lütfen düzeltin) duyularından yoksundurlar ve bu reflekslerinin kötü olmasına ve daha yavaş odaklanmalarına neden olur. Buna karşılık insanlardan daha küçük; fakat daha sıkı yapılıdırlar (bu kastlara göre değişebilir). Ayrıca bugüne kadar çizimi apılış tek dişi Tau, Kumandan Gölgegüneş (Shadowsun), çok daha insansı bir yüze, daha güzel görünüşlü, daha büyük gözlü, burun benzeri l şekli yerine Y şekli bir yapıya sahiptir. Buna rağmen Gölgegüneşin standart bir Tau dişisi olduğu kesin değildir. Bu arada Tau'larda hiç psişik yoktur. Immaterium'da varoluşlarından beri Tau'lar hakkında çok az bilgi vardır ve yaşanan çok az mücadele. İşte bu yüzden Tau'lar Medusa 5'teki Warp'ı araştırırlar.



TAU Tarihi

İmparator'luk İnsanları ve Tau'lar arasındak ilk temas 35. Milenyum'un sonlarında, Adeptus Mecanicus'un araştırma donanması Demovlus sisteminde tanınmayan bir yıldız sistemiyle karşılaştığında oldu. Çalışmalar buraya hayat veren gezegenin (sonradan T'au olarak bilinecektir); dokunulmamış uzaylı bir dünya olduğunu ortaya çıkarır. Savanalarda yaşayan bir ırk aletlerin ve ateşin kullanımı konusunda ustalaşmıştı, ama Adeptus Mechanicus takımları onların varoluşlarını gereksiz buldu ve bu gezegeni temizleme ve kolonileşme için işaretledi. Bir koloni gemisi yaklaştı ama Warp fırtınaları yüzünden yok oldu ve bu fırtına sistemi bir süre isole etti. Apolosy Çağı insanları sorunlarla uğraştırırken bir gün Tau olarak anılacak alet kullanıcılar ovalardan çıkmaya ve avlanma alanaları aramaya başladılar. Her Tau-öncesi kabile inanılmaz hızla yeni çevresine uyumlu hale geldi. Nehir deltalarında yaşayanlar metal işleme ve mimaride iyi hale gelirken, düzlüklerde kalanlar güçlü avcılar oldular. Bu hızlı uyum sağlama ayrıca hızlı teknoloji gelişimini getirdi. Tau'lar hızla barut kullanmayı ve taş savunmalar yapmayı öğrendi. Sonradan ovalarda ve dağda kalan kabileler şehirlerde yaşayanlarla anlaşmazlığa düştü. Kabileler arası savaşlar bütün kıta üzerinde her defasında yıllar sürdü. Her iki taraftan binlercesi öldü, ama susuzluk ve açlığın getirdiği veba savaşın getirdiği ölülerden daha fazlasına malolmuştu. 37. Milenyumun sonlarında Tau'lar dışarı açılmaya hazırlanıyorlardı, savaş ve ölüm son haddine ulaştığında garip olaylar baş göstermeye başladı. Gökyüzündeki ışıklar ve dağlardaki yarı belirsiz figürler belirmeye başladı ve bazılarına göre bu ırklarının sonunu gösteriyordu. Fio'taun pilatosunda dağ ve avcı Tau'ları inşacı Tau'laraın en büyük savunma şehrini kuşattı. Kuşatma 5 mevsim sürdü, ama kaynaklar tükeniyordu, şehirde felaketler vardı, ama ova Tau'ları zaferden başka çözümü kabul etmiyorlardı. Bir gece farklı görünüşlü bir Tau kuşatanların kampına girerek kumandanla görüşmek istediğini söyledi. Yumuşakça konuşuyordu ve nöbetçiler kendilerini karşı koyamaz hissettiler ve onu liderlerine götürdüler. Aynı anda başka bir gizemli Tau'da Fio'taun'un duvarları önünde savunanlara kale lideriyle görüşmek istediğini söylüyordu. Tekrar bu gizemli isteğe uyuldu ve bir saat içinde o kale içindeki lideri ve diğerlerini duvarların dışına çıkardı. Dışarıda ilk kuşatanlarla gelen Tau ile karşılaştılar. Kumandanlar oturmalarını emrettiler ve nasıl kabileleri birleştireceklerini söylediler, kendilerine Etherals (ölümsüz) diyenler. Onlar, "Daha İyi" (Greater Good) denen bir şeyden bahsettiler, ona tüm kabilelerin birleşmesiyle ulaşılabilirdi ve güneş doğarken bir anlaşma yapıldı. Sonraki yıl daha çok Etheral göründü, barış ve Daha İyi ile ilgili mesajlar gezegeni sardı. Bu yılın sonunda savaşlar bitti ve Tau'lar daha önce olmadığı kadar birleştiler. Tau'ları yokoluştan kurtaran Ethereal'lar diğer Tau'ların zorluk çekmemesi için yen bir kast sistemi kurdular... Diğer 1000 yılda Tau'lar hem bilim hem sayı olarak geliştiler. Kısa süre içinde Tau'lar roket teknolojisine ulaştı ve T'au'nun aylarında koloniler kurmaya başladılar. Uzaya ulaşmak Tau'lara daha büyük imkanlar verdi ve daha uzağa gitmek için gerekli şeyleri sağladı. Tau'lar İmmetarium'u ve Warp'ı keşfettiler, ama hiç psişikleri olmadığından tam olarak Warp'ın nimetlerinden faydalanamadılar. Kısıtlı ışıktan hızlı teknolojilerini yerçekimi teknolojisiyle birleştirdiler ve gemilerinin birini Warp'a "dalmasını" sağladılar ve sonuçta büyük mesafeler katettiğini gördüler. Bu yeni teknoloji ile yeni sistemler buldular, çoğu durumda uzaylılar onlara katıldı ama bazıları (orklar gibi) karşı koydular. 41. Milenyumda Tau'lar İmparatorluk ile temasa geçtiler. Bir Tau koloni gemisi İmparatorluk sistemine girdi ve donanma tarafından yok edildi. Diğer taraftan tüccarlar Tau dış dünyalarını buldular ve bunlarla imparatorluk yerleşimleri arasında ticarete başladılar. Bu hızlı gelişen uzaylı ırk tehlikesine karşı alarma geçildi ve Administrataum Democlus seferini başlattı. Aylarca süren mücadele sonunda insanlar Water kastının barış teklifini kabul ettiler ve Tau uzayından çıktılar. 41. Milenyum'un son çeyreğinde Tau'lar Tyranid Kovan Donanması (Hive Fleet) Kraken tarafından saldırıya uğradılar. Zayıflayan İmparatorluk, uzayının savunma ihtiyacı için yeni bir koloni kurdu ve 3. Savaş başladı...


Çeviri: TAN




Kastların Harp Teknikleri

Hava kastı daha çok hava kuvvetleri ve uzay donanması ile ilgilenmesine rağmen savaş şekli Ateş kastı tarafından belirlenir. Ateş kastının asıl gücü Hunter Cadre (tam çeviremedim) olarak belirlenir ve İmparatorluk'taki İmparatorluk Muhafızları ile aynı görevdedirler; ayrıca aynı kast Tau'larından oluşururlar. Güçlerin bir kısmı Tau İmparatorluğu'nun diğer ırklarından oluşabilir, Hunter Cadre Kroot savaşçılarını, Vespid Sokan-Kanatlarını ve Gue'vesa güçlerini barındırabilir.

Ateş kastının savaş taktiği "Avcı" konseptine dayanır. İki temel savaş okulu vardır: Mont'ka (Öldüren Darbe) ve Kauyon (Sabırlı Avcı). Mont'ka güçleri yer üzerinde hızla koşarlar, rastgele bir hedef seçer ve ona doğru zamanında saldırır. Bir Hunter Cadre günlerce bekleyebilir, vurmak için doğru zamanı bekler ve savaş planları yapar. Kauyon tersidir; avcı avını bir yem (genellikle bir grup Ateş Savaşçısı) kullanarak bir tuzağa çeker. Yemden beklenen; avı Cadre'ın geri kalanıyla birlikte yokedebileceği bir yere çekmektir.


Savunma ve Saldırı

Tau'lar düşman saldırılarına karşı hat savunması yapmazlar, sadece geçici siper olarak sığınaklar veya kamuflajlı gözleme noktaları kullanırlar. Tau bina ve şehirlerine saldırılar bir Hunter Cadre tarafından karşılanırlar ve Hunter Cadre düşmanı geri püskürtmeye çalışırlar. Eğer bu başarısız olursa yerleşim birimi boşaltılana kadar düşmanı belli bir yerde tutmak için bir dizi saldırı gerçekleştirirler, sonra ısız şehre çekilerek bir Kauyon taktiği olan şehir savaşına başlarlar. Kauyon ve Mont'ka ayrıca belli bir pozisyonu da savunabilirler ama bu tip bir dövüş onlar için onursuzdur...

Tau'lar saldırılarını çok iyi planlarlar ve tüm silahlar dağıtılıp tüm planlar anlatılmadan dövüşe çıkmazlar. Düşmanlarının yok oluşu Tau kumandanları için bölgeyi ele geçirmekten çok daha önemlidir: Bir kere düşman yok edildi mi düşmanın elindeki toprak küçük bir çaba ile alınabilir.

TAN